İtikat Dersleri -8- Bölümünü okumak için buraya tıklayınız.

SORU : Fiili sıfatlar ne demektir ?

CEVAP : Allah-u Tealâ’nın kâinatla olan münasebetini en açık bir şekilde ifade eden ve O’nun kâinatı yaratış ve idare edişini oldukça ayrıntılı bir biçimde anlatan sıfatlardır.

Allah-u Tealâ’nın : Tahlik (icat etmek,yoktan yaratmak) Terzik (rızık vermek),İhya (diriltmek),İmate (öldürmek),Ten’im (nimet vermek), Te’zib (azap etmek) gibi bütün fiilleri,Allah-u Tealâ’nın sübûtî sıfatı olan “Tekvin” sıfatına raci (dönücü)dür.

SORU : Matürîdîler,Allah-u Tealâ’nın sübûtî (zatî) ve fiilî sıfatları hakkında ne demişlerdir ?

CEVAP : Bu sıfatların hepsi Allah-u Tealâ’nın zatı ile kaim (zatında) olup kadimdirler.

Zira kulların görme,işitme gibi sıfatları onlardan ayrılır.Allah-u Tealâ’nın sıfatları ise O’ndan ayrılmaz.

SORU : Bu sıfatların kadim olmasının manası nedir ?

CEVAP : Allah-u Tealâ’nın zatının evveli (başlangıcı) olmadığı gibi,zatıyla kaim olan bu sıfatların da evveli yoktur.

Zira kadim (evveli olmayan) zatın,kadim olmayan (hâdis;sonradan olan) sıfatlara mahal olması (onlarla vasıflanması) düşünülemez.

Selefiler ve Eş’arîler’de sübûtî (zatî) sıfatlar hakkında Matürîdîlerle aynı görüştedirler,ancak Eş’arîler,fiilî sıfatların hâdis olduğunu ileri sürmüşlerdir.

Onlar,ilim sıfatına kudret ve iradenin eklenmesiyle fiilî sıfatların tamamlanabileceğini görüşündedirler.

Onlara göre Matürîdilerin fiilî sıfat olarak kabul ettikleri sıfatlar,doğrudan sıfat olmayıp ilim,kudret ve iradenin taallûklarını temsil ederler.

Dolayısıyla hadis olan bu sıfatlar Allah-u Tealâ’nın zatıyla kaim değildirler.

SORU : Allah-u Tealâ’nın sübûtî ve fiilî sıfatlarının zatı ile olan münasebeti nedir ?

CEVAP : Allah-u Tealâ’nın bu sıfatları,zatının ne aynı ne de gayrıdır.

SORU : Bir şey diğer bir şeyin aynı değilse hayrı olması,gayrı değilse,aynı olması lâzım gelir.Buna göre yukarıdak ifade çelişkili değil midir ?

CEVAP : Çelişkili değildir,çünkü “Şerhu-l Emalî” de belirtildiği üzere Ehl-i Sünnet âlimleri : “Sıfat zatın aynı değildir.” derken,sıfatları zatın aynı kabul etmek suretiyle,onların mevcûdiyetini ortadan kaldıran bazı Mutezilî kelâmcılarla İslâm filozoflarının hatasından kurtulmuşlar,”Gayrı değildir.” derken de bu sıfatların “Kulların sıfatları” gibi olduğu düşüncesinden kaçınmışlardır.

Veya : “Gayri değildir.” derken sıfatı zattan ayırıp beşer seviyesine indiren ve İsa (Aleyhisselam) ın bedeninde maddileştiren Hristiyanların yanlış inançlarından kaçınmak istemişlerdir.

 

(Cübbeli Ahmet Hoca – İtikat Dersleri Kitabı : sh – 46-48 )