SKANDAL TOPLANTI ! “İSLAMDA REFORM”

1 Yorum

Ali Eren Hocaefendi internette köşesinden kıyısından bilgiler bulunan İslama İhanet toplantısını deşifre etti, okuyanların adeta kanları dondu. İşte Arifan Dergisinde, Ali Eren Hocaefendi’nin toplantıyı deşifre ettiği yazısı:

Değerli okuyucular!
Bu makalede “Bu kadarı da olmaz” dedirten şok edici bilgilerle karşılaşacak ve şoke olacaksınız. Baştan uyaralım, hazırlıklı olunda şokunuz çok şiddetli olmasın. İşte hayretten küçük dilinizi yutacağınız o gerçek:

Sene 1994, Aylardan nisan
Yer: Bursa, Gölüferah Oteli…
“Kur’an Vakfı”nın tertiplediği bir toplantı yapılıyor.
Konu: Dinde ıslahat (düzenleme) yapılması

İslam dini bozuk veya bozulmuş da yahut 1400 senedir hiç düzgün olmamış da bu toplantıdaki zevat düzeltecekmiş.

Toplantıyı yöneten eski Diyanet İşleri Başkanlarından Süleyman Ateş. Toplantıya katılanlar ise aşağıda bazılarının isimlerini vereceğim Türkiye’nin kalburüstü ilahiyatçıları.

ÜÇGEN ÇİZİP ÜÇE BÖLDÜLER
Önce tahtaya, sivri ucu yukarıya bakan bir üçgen çiziyorlar. Sonra üçgenin içinde yatayına aralıklarla iki çizgi çizip üçgeni yatayına üçe bölüyorlar.

En üstteki bölme K yani Kur’an ve Kur’an ilimleri
İkinci bölme S/ sünnet yani Hadis ve Hadis İlimleri
En alt bölme F yani Fıkıh ve usül-ü Fıkıh

Peki, ne yapmak istiyorlar? Yukarıda dediğim gibi (kendilerince) bozuk olan İslam dininde ıslahat (düzeltme) yapmak istiyorlar. İslamı düzeltmeye düzeltecekler de acaba önce bu üçün hangisinden başlasalar?

Esas ıslahatı kendilerinde, kendi kalplerinde olması icap ettiğinin farkında olmayan bu güruh, ellerine almış satırı, İslamın üç ana maddesi olan Kur’an, hadis ve fıkhı parçalamaya başka bir ifadeyle, yok etmeye azmü cezmü kasdetmişler.
Kendilerine sorsanız, İslam bozulmuş da kendileri onu orijinal haline getirecekler. Din esas mecrasından çıkmış da bunlar ameliyat edip düzeltecekler.

Düzeltme kararında hepsi hemfikir de, dedik ya acaba hangisinden başlasalar?
Bir gurup önce fıkıhtan başlayalım diyor. Bir gurup sünnetten/hadisten, diğer bir gurup da Kur’an’dan başlamak fikrinde.

Biliyorum, içinizden “Bunlar delirmiş mi?” diyorsunuz. Hayır delirmemişler. Ama bunlarınki hırs. Bu hırsın ne çeşit bir hırs olduğunun ismini de varın siz verin. Birinci guruptan yani önce fıkhı ele alalım diyenlerden başlayalım.

Bu ilahiyatçıların gayeleri, 1400 senelik usül-i fıkıh/ İslam fıkhının kaidelerini ve bizzat fıkhın kendisini ellerinin arkasıyla itip kendileri yeni bir fıkıh usulü ortaya koymak.

– O toplantıdakiler gibi ilahiyatçı değilse de Mustafa İslamoğlu da aynı şeyleri söylüyor. “yeni bir fıkıh usulü ortaya koymamız lazım” diyor. Bunun manası “İslam fıkhının canına okumamız lazım” demektir. Yine İslamoğlu “başkalarının ürettiği fıkhı tüketmektense kendimiz fıkıh üretmeliyiz” diyor. Başkaları dediği dört mezheb imamları… (Ali Eren Hoca bu kısmın devamında İslamoğlu’nun çorap üzerine mesh verilmesine cevaz vermesini örnek gösteriyor)

HADİSLERİ HALLETMEK
Diğer bir gurup ise önce sünneti halletmek düşüncesinde. Diyorlar ki: “hadislerin sahih/doğru zannedilenleri bile şüpheli. Akla, maslahata hatta (haşa, yüz bin kere haşa) Kur’an’a uymayanı var. Sonra, uyulması gerekn sünnetle, gerekmeyeni de ayırmak lazım.”

Değerli okuyucular! Sünnet Peygamber yolu demek. Sünnet, Peygamberimizin yaşayışının topyeküni smidir. O toplantıdaki pek bilgiç ilahiyatçılar sayesinde, sünnetin yani Peygamberimizin, yaşayışının akla, maslahata ve Kur’ana uymayanı da olmadığını öğreniyoruz.(Haşa)

Siz ne derseniz deyin, onlar karar vermişler bir kere. Kendi sakim düşüncelerine göre  akla, maslahata ve Kur’an’a uymadığını zannettikleri hadisleri ayıklayacaklarmış…

DİYANETİN HADİS TOPLANTISI
Enteresandır, o toplantıdan aşağı-yukarı 15 sene sonra piyasaya şöyle bir haber düşüyor:
“Diyanet, kadın haklarına aykırı olan hadisleri diğer hadislerden ayıklayacak. Bunun için 70 kişilik bir ekip kuruldu. Bu ekibin başında da Sayın Mehmet Görmez bulunuyor.”

Mehmet Görmez o zaman Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı…

Hadis ayıklama haberinin Türkiye ayağı böyle. Bunun bir de Hıristiyanlar arasında yansıması var. Hıristiyanlara sevinçten göbek attıran haberin özetini verip arkasından anlatacaklarımı anlatayım.

KURAN-I KERİM’DE HATA VARMIŞ!
Toplantıda Ankara İlahiyat’ın Profesörlerinden Salih Akdemir şöyle diyor:
“Kur’an’da da hatalar ve imla bozukluğu var. Hatta ben kısmen tashihe/düzeltmeye başladım. Çok anlam düzelmeleri oluyor.”

Akdemir, Kur’an’da hatalar olduğunu söyleyecek kadar ileri gidince, Ali Bulaç dayanamıyor ve söz istiyor. Diyor ki:
“Bu kadarına da pes yani! Kur’an tevatüren nakledilmiş Allah kelamıdır. Onda şüphe, kişiyi dinsizliğe götürür.”

Süleyman Ateş Ali Bulaç’a müdahale ediyor:
“Sen sus, senin söz hakkın yok. Ben Kur’an hakkında öyle şeyler biliyorum ki, söylesem yer yerinden oynar.”

TOPLANTIYI ALİ BULAÇ ANLATTI
Hayrettin Karaman’ın da toplantıda olup hiç itiraz etmediğini, Bekir Topaloğlu’nun laz fıkrası anlattığı belirten Ali Eren Hocaefendi, toplantıyı 2004’de Fırat Kültür Merkezinde Ali Bulaç’tan dinlediğini söylüyor.

Topkapı Eresin otel’de Diyanet İşleri Başkanlığı Yüksek Din kurulu Üyesi Halil Altuntaş’ın yanında Bekir Topaloğlu’na toplantıyı teyit ettirip sesini de kayda alan Ali Eren Hocaefendi, Bekir Topaloğlu’nun ilaveten şunu eklediğini anlatıyor:

O toplantıda Salih Akdemir: “Ben de bir Kur’an yazacağım dedi. Ben de yaz bakalım kim okuyacak dedim.”

DEĞERLENDİRME
   Şimdi toplantıya şöyle bir göz atalım. Toplantıyı Diyaloğun baş mimarı Mehmet Aydın organize ediyor, diyalogcu (Yahudi hıristiyanlar cennete girerler fetvasını veren) Hayrettin Karaman ve Zaman Gazetesi yazarı Ali Bulaç’da katılıyor. Bu sizce de çok manidar değil mi?
   İşin en ilginç tarafı ise toplantıyı anlatan Ali Bulaç dahil hayrettin karaman ve orada bulunan şahısların hiç itiraz etmemiş olmamaları.

   Yani kıyamete kadar korunacak Kur’an-ı Kerimi, Yüce peygamberin hadislerini ve Fıkhı değiştirelim, baştan yazalım veya oynayalım diyoralar, birisi de kalkıp “Siz ne diyorsunuz? Bu reformdur, ihanettir, hainliktir, Allah’a – Peygambere ve Müslümanlara karşı gelmektir” diyemiyor.

“Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.” “En fazletli cihad, zâlim sultana karşı hakkı söylemektir.” (Kütüb-i Sitte Terc. ve Şerhi, c. 17, s. 538)

Allah’u Teala buyuruyor ki:
“Allah’ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyip onu az bir paha ile değişenler yok mu, işte onların yiyip de karınlarına doldurdukları, ateşten başka bir şey değildir. Kıyamet günü Allah ne kendileriyle konuşur ve ne de onları temize çıkarır. Orada onlar için can yakıcı bir azap vardır.” (2/Bakara, 174)

“Allah, kendilerine Kitap verilenlerden, ‘Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz’ diyerek söz almıştı. Onlar ise bunu kulak ardı ettiler, onu az bir dünyalığa değiştiler. Yaptıkları alışveriş ne kadar kötü!” (3/Âl-i İmran, 187)

YAZIKLAR OLSUN ALLAH’IN DİNİNİ SATANLARA….

ismailaga.ingo adresinden alıntı yapılmıştır.

SKANDAL TOPLANTI ! "İSLAMDA REFORM"

Yorum bırakın

Ali Eren Hocaefendi internette köşesinden kıyısından bilgiler bulunan İslama İhanet toplantısını deşifre etti, okuyanların adeta kanları dondu. İşte Arifan Dergisinde, Ali Eren Hocaefendi’nin toplantıyı deşifre ettiği yazısı:

Değerli okuyucular!
Bu makalede “Bu kadarı da olmaz” dedirten şok edici bilgilerle karşılaşacak ve şoke olacaksınız. Baştan uyaralım, hazırlıklı olunda şokunuz çok şiddetli olmasın. İşte hayretten küçük dilinizi yutacağınız o gerçek:

Sene 1994, Aylardan nisan
Yer: Bursa, Gölüferah Oteli…
“Kur’an Vakfı”nın tertiplediği bir toplantı yapılıyor.
Konu: Dinde ıslahat (düzenleme) yapılması

İslam dini bozuk veya bozulmuş da yahut 1400 senedir hiç düzgün olmamış da bu toplantıdaki zevat düzeltecekmiş.

Toplantıyı yöneten eski Diyanet İşleri Başkanlarından Süleyman Ateş. Toplantıya katılanlar ise aşağıda bazılarının isimlerini vereceğim Türkiye’nin kalburüstü ilahiyatçıları.

ÜÇGEN ÇİZİP ÜÇE BÖLDÜLER
Önce tahtaya, sivri ucu yukarıya bakan bir üçgen çiziyorlar. Sonra üçgenin içinde yatayına aralıklarla iki çizgi çizip üçgeni yatayına üçe bölüyorlar.

En üstteki bölme K yani Kur’an ve Kur’an ilimleri
İkinci bölme S/ sünnet yani Hadis ve Hadis İlimleri
En alt bölme F yani Fıkıh ve usül-ü Fıkıh

Peki, ne yapmak istiyorlar? Yukarıda dediğim gibi (kendilerince) bozuk olan İslam dininde ıslahat (düzeltme) yapmak istiyorlar. İslamı düzeltmeye düzeltecekler de acaba önce bu üçün hangisinden başlasalar?

Esas ıslahatı kendilerinde, kendi kalplerinde olması icap ettiğinin farkında olmayan bu güruh, ellerine almış satırı, İslamın üç ana maddesi olan Kur’an, hadis ve fıkhı parçalamaya başka bir ifadeyle, yok etmeye azmü cezmü kasdetmişler.
Kendilerine sorsanız, İslam bozulmuş da kendileri onu orijinal haline getirecekler. Din esas mecrasından çıkmış da bunlar ameliyat edip düzeltecekler.

Düzeltme kararında hepsi hemfikir de, dedik ya acaba hangisinden başlasalar?
Bir gurup önce fıkıhtan başlayalım diyor. Bir gurup sünnetten/hadisten, diğer bir gurup da Kur’an’dan başlamak fikrinde.

Biliyorum, içinizden “Bunlar delirmiş mi?” diyorsunuz. Hayır delirmemişler. Ama bunlarınki hırs. Bu hırsın ne çeşit bir hırs olduğunun ismini de varın siz verin. Birinci guruptan yani önce fıkhı ele alalım diyenlerden başlayalım.

Bu ilahiyatçıların gayeleri, 1400 senelik usül-i fıkıh/ İslam fıkhının kaidelerini ve bizzat fıkhın kendisini ellerinin arkasıyla itip kendileri yeni bir fıkıh usulü ortaya koymak.

– O toplantıdakiler gibi ilahiyatçı değilse de Mustafa İslamoğlu da aynı şeyleri söylüyor. “yeni bir fıkıh usulü ortaya koymamız lazım” diyor. Bunun manası “İslam fıkhının canına okumamız lazım” demektir. Yine İslamoğlu “başkalarının ürettiği fıkhı tüketmektense kendimiz fıkıh üretmeliyiz” diyor. Başkaları dediği dört mezheb imamları… (Ali Eren Hoca bu kısmın devamında İslamoğlu’nun çorap üzerine mesh verilmesine cevaz vermesini örnek gösteriyor)

HADİSLERİ HALLETMEK
Diğer bir gurup ise önce sünneti halletmek düşüncesinde. Diyorlar ki: “hadislerin sahih/doğru zannedilenleri bile şüpheli. Akla, maslahata hatta (haşa, yüz bin kere haşa) Kur’an’a uymayanı var. Sonra, uyulması gerekn sünnetle, gerekmeyeni de ayırmak lazım.”

Değerli okuyucular! Sünnet Peygamber yolu demek. Sünnet, Peygamberimizin yaşayışının topyeküni smidir. O toplantıdaki pek bilgiç ilahiyatçılar sayesinde, sünnetin yani Peygamberimizin, yaşayışının akla, maslahata ve Kur’ana uymayanı da olmadığını öğreniyoruz.(Haşa)

Siz ne derseniz deyin, onlar karar vermişler bir kere. Kendi sakim düşüncelerine göre  akla, maslahata ve Kur’an’a uymadığını zannettikleri hadisleri ayıklayacaklarmış…

DİYANETİN HADİS TOPLANTISI
Enteresandır, o toplantıdan aşağı-yukarı 15 sene sonra piyasaya şöyle bir haber düşüyor:
“Diyanet, kadın haklarına aykırı olan hadisleri diğer hadislerden ayıklayacak. Bunun için 70 kişilik bir ekip kuruldu. Bu ekibin başında da Sayın Mehmet Görmez bulunuyor.”

Mehmet Görmez o zaman Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı…

Hadis ayıklama haberinin Türkiye ayağı böyle. Bunun bir de Hıristiyanlar arasında yansıması var. Hıristiyanlara sevinçten göbek attıran haberin özetini verip arkasından anlatacaklarımı anlatayım.

KURAN-I KERİM’DE HATA VARMIŞ!
Toplantıda Ankara İlahiyat’ın Profesörlerinden Salih Akdemir şöyle diyor:
“Kur’an’da da hatalar ve imla bozukluğu var. Hatta ben kısmen tashihe/düzeltmeye başladım. Çok anlam düzelmeleri oluyor.”

Akdemir, Kur’an’da hatalar olduğunu söyleyecek kadar ileri gidince, Ali Bulaç dayanamıyor ve söz istiyor. Diyor ki:
“Bu kadarına da pes yani! Kur’an tevatüren nakledilmiş Allah kelamıdır. Onda şüphe, kişiyi dinsizliğe götürür.”

Süleyman Ateş Ali Bulaç’a müdahale ediyor:
“Sen sus, senin söz hakkın yok. Ben Kur’an hakkında öyle şeyler biliyorum ki, söylesem yer yerinden oynar.”

TOPLANTIYI ALİ BULAÇ ANLATTI
Hayrettin Karaman’ın da toplantıda olup hiç itiraz etmediğini, Bekir Topaloğlu’nun laz fıkrası anlattığı belirten Ali Eren Hocaefendi, toplantıyı 2004’de Fırat Kültür Merkezinde Ali Bulaç’tan dinlediğini söylüyor.

Topkapı Eresin otel’de Diyanet İşleri Başkanlığı Yüksek Din kurulu Üyesi Halil Altuntaş’ın yanında Bekir Topaloğlu’na toplantıyı teyit ettirip sesini de kayda alan Ali Eren Hocaefendi, Bekir Topaloğlu’nun ilaveten şunu eklediğini anlatıyor:

O toplantıda Salih Akdemir: “Ben de bir Kur’an yazacağım dedi. Ben de yaz bakalım kim okuyacak dedim.”

DEĞERLENDİRME
   Şimdi toplantıya şöyle bir göz atalım. Toplantıyı Diyaloğun baş mimarı Mehmet Aydın organize ediyor, diyalogcu (Yahudi hıristiyanlar cennete girerler fetvasını veren) Hayrettin Karaman ve Zaman Gazetesi yazarı Ali Bulaç’da katılıyor. Bu sizce de çok manidar değil mi?
   İşin en ilginç tarafı ise toplantıyı anlatan Ali Bulaç dahil hayrettin karaman ve orada bulunan şahısların hiç itiraz etmemiş olmamaları.

   Yani kıyamete kadar korunacak Kur’an-ı Kerimi, Yüce peygamberin hadislerini ve Fıkhı değiştirelim, baştan yazalım veya oynayalım diyoralar, birisi de kalkıp “Siz ne diyorsunuz? Bu reformdur, ihanettir, hainliktir, Allah’a – Peygambere ve Müslümanlara karşı gelmektir” diyemiyor.

“Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.” “En fazletli cihad, zâlim sultana karşı hakkı söylemektir.” (Kütüb-i Sitte Terc. ve Şerhi, c. 17, s. 538)

Allah’u Teala buyuruyor ki:
“Allah’ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyip onu az bir paha ile değişenler yok mu, işte onların yiyip de karınlarına doldurdukları, ateşten başka bir şey değildir. Kıyamet günü Allah ne kendileriyle konuşur ve ne de onları temize çıkarır. Orada onlar için can yakıcı bir azap vardır.” (2/Bakara, 174)

“Allah, kendilerine Kitap verilenlerden, ‘Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz’ diyerek söz almıştı. Onlar ise bunu kulak ardı ettiler, onu az bir dünyalığa değiştiler. Yaptıkları alışveriş ne kadar kötü!” (3/Âl-i İmran, 187)

YAZIKLAR OLSUN ALLAH’IN DİNİNİ SATANLARA….

ismailaga.ingo adresinden alıntı yapılmıştır.

Cübbeli Ahmet Hoca – Süleyman Ateş’e Reddiye ( Kelime-i Tevhid )

Yorum bırakın

Cübbeli Ahmet Hoca – Süleyman Ateş’e Reddiye ( Kelime-i Tevdih “La ilahe illallah”dan ibaret,Muhammedur Rasulüllah demeye gerek yok diyen Süleyman Ateşe Reddiye )

Cübbeli Ahmet Hoca – Süleyman Ateş'e Reddiye ( Kelime-i Tevhid )

Yorum bırakın

Cübbeli Ahmet Hoca – Süleyman Ateş’e Reddiye ( Kelime-i Tevdih “La ilahe illallah”dan ibaret,Muhammedur Rasulüllah demeye gerek yok diyen Süleyman Ateşe Reddiye )

Cübbeli Ahmet Hoca – Süleyman Ateş’e Reddiye -1-

Yorum bırakın

” Ey insanlar ! Ben Allâh’ın hepinize elçisiyim “ ( A’raf Sûresi : 158’den )

” Habîbim ! Biz seni kime gönderdik ? Bütün insanlara. “ ( Sebe Sûresi : 28 )

Bütün insanlara  peygamber gelmiş,Yahudi-Hristiyan da insan,o zaman ona da gelmiş,o hâlâ inanmayacak,ondan sonra cennete girecek,var mı böyle bir şey ?!

” Ben peygamber gönderdim ise sadece inanın geçin demedim , Allâh’ın izniyle itaat edeceksiniz diye gönderdim “ ( Nisâ Sûresi : 64 )

İtaat etmeyen kurtulur mu ?! Burada Süleyman Ateş‘in ve sonra bunların çevirdiği işe dikkat ! Bir adam,Yahudi veya Hristiyan,eğer Efendimiz (sav) için : ” Yalancıdır,sahtekârdır,Kur’ân da uydurmadır “ derse o cennete giremezmiş ama bir Yahudi veya Hristiyan : ” O da doğrudur,Kur’ân da haktır,ama ben Yahudilikte ve Hristiyanlıkta devam ediyorum “ derse o cennete girermiş.Giremez efendim,farkı fark ettiniz mi ?

Çok büyük fark vardır , giremez , çünkü : ” Ben Yahudilikte kalıyorum “ demek Efendimiz (sav) hakkında : ” Doğru söylemiyor “ demekle eşittir.

Âyet-i kerîmede ne buyuruyor : ” Ey insanlar ! Ben Allâh’ın hepinize gönderdiği Rasûlüyüm.” ( Arâf Sûresi : 158 ) Sonra,peşine Allâh-u Teâlâ buyuruyor ki : ” Ey insanlar ! Önce Allâh’a inanın,sonra da Rasûlüne , hangi Rasûlüne inanacaksın ?  Ümmi Peygambere ( o son peygambere ) inanın.” ( Arâf Sûresi : 158 )

” İnanmakla kalmayın,ona uyun “ , ” Tâki siz hidayet bulasınız “ Öbür ayette Allâh-u Te’âlâ ne buyuruyor : ” Ona inananlar,(yetmez) ona destek çıkanlar ( düşmanlarına karşı onun tarafında duranlar ) ve ona yardım edenler , ( yetmez ) onunla birlikte indirilen Kur’ân’a uyanlar , işte ancak onlardır felah bulanlar.” ( Arâf Sûresi : 157 )

Üç Vasiyetim Kitabı ( Sayfa 53 – 58 )

Cübbeli Ahmet Hoca – Süleyman Ateş'e Reddiye -1-

Yorum bırakın

” Ey insanlar ! Ben Allâh’ın hepinize elçisiyim “ ( A’raf Sûresi : 158’den )

” Habîbim ! Biz seni kime gönderdik ? Bütün insanlara. “ ( Sebe Sûresi : 28 )

Bütün insanlara  peygamber gelmiş,Yahudi-Hristiyan da insan,o zaman ona da gelmiş,o hâlâ inanmayacak,ondan sonra cennete girecek,var mı böyle bir şey ?!

” Ben peygamber gönderdim ise sadece inanın geçin demedim , Allâh’ın izniyle itaat edeceksiniz diye gönderdim “ ( Nisâ Sûresi : 64 )

İtaat etmeyen kurtulur mu ?! Burada Süleyman Ateş‘in ve sonra bunların çevirdiği işe dikkat ! Bir adam,Yahudi veya Hristiyan,eğer Efendimiz (sav) için : ” Yalancıdır,sahtekârdır,Kur’ân da uydurmadır “ derse o cennete giremezmiş ama bir Yahudi veya Hristiyan : ” O da doğrudur,Kur’ân da haktır,ama ben Yahudilikte ve Hristiyanlıkta devam ediyorum “ derse o cennete girermiş.Giremez efendim,farkı fark ettiniz mi ?

Çok büyük fark vardır , giremez , çünkü : ” Ben Yahudilikte kalıyorum “ demek Efendimiz (sav) hakkında : ” Doğru söylemiyor “ demekle eşittir.

Âyet-i kerîmede ne buyuruyor : ” Ey insanlar ! Ben Allâh’ın hepinize gönderdiği Rasûlüyüm.” ( Arâf Sûresi : 158 ) Sonra,peşine Allâh-u Teâlâ buyuruyor ki : ” Ey insanlar ! Önce Allâh’a inanın,sonra da Rasûlüne , hangi Rasûlüne inanacaksın ?  Ümmi Peygambere ( o son peygambere ) inanın.” ( Arâf Sûresi : 158 )

” İnanmakla kalmayın,ona uyun “ , ” Tâki siz hidayet bulasınız “ Öbür ayette Allâh-u Te’âlâ ne buyuruyor : ” Ona inananlar,(yetmez) ona destek çıkanlar ( düşmanlarına karşı onun tarafında duranlar ) ve ona yardım edenler , ( yetmez ) onunla birlikte indirilen Kur’ân’a uyanlar , işte ancak onlardır felah bulanlar.” ( Arâf Sûresi : 157 )

Üç Vasiyetim Kitabı ( Sayfa 53 – 58 )

Cübbeli Ahmet Hoca – Süleyman Ateş ve Hayrettin Karaman’a Reddiye

Yorum bırakın

Allah’u te”âlâ ;

” ( İslam’ın hak olduğuna dâir şüphelerinden kurtulmak için ) hâlâ mı Kur’ân’ı iyice düşünmeyecekler ? Eğer ( kâfirlerin iddia ettiği gibi ) o ( Kur’an-ı Kerim ), Allah’tan başkası tarafından ( yazılmış ) olsaydı, elbette içerisinde ( nazım bozukluğu ve mânâ çelişkisi gibi ) birçok ihtilaf bulurlardı ” ( Nisâ Sûresi : 82 ) buyurarak,Kur’ân-ı Kerîm’de çelişki bulunmamasını,onun Kendisi tarafından indirilmiş olduğunu en bâriz bir delili olarak öne sürmüştür.

Dalâletten kurtulmanın şartlarından biri de peygamberlere imân etmek iken,Rasûlüllâh (sav)e imanı olmayan kimselerin sadece Allâh‘a ve âhirete inanmakla kurtulabileceklerini söylemek,Kur’ân-ı Kerim’inbirçok ayetinin açık beyanlarını reddetmekten başka mânâ taşımaz.

İşte bu âyet-i kerimeyi on üç asırdan beri bu görüşe tefsir eden tüm müfessirler,burada zikredilen iki şartın hasr olmadığını,yani kurtuluş için bu iki şartın yeterli olmadığını,zîrâ diğer âyet-i kerimelerde başka şartların da zikredildiğini,Kur’an-ı Kerim ayetleri arasnda bir çelişki olmayacağına göre,burada da bu şartların geçerli olduğunu söylemişlerdir.

Ama son devirde Ezher’in başına belâ olan ve masonluğa istisabı belgelerle tescilli olan Abduh,onun bu batıl görüşünün izleyicisi olan Süleyman Ateş ve onların bu yanlış görüşünü naklederek tanbura bir nağme daha ilave eden Hayrettin Karaman ve Bekir Karlığa gibiler,Rasûlüllâh (sav)in sahabenin ve on üç asır ulemâsının cumhurunun görüşüne zıt bir beyanda bulunmuş ve ” İman şartları Yahudi ve Hristiyanlar için ikidir,onlar sadece Allâh’a ve âhirete inanmakla cennete girebilirler” diyerek büyük bir iftira ortaya çıkarmışlardır.

Şimdi insafla düşünecek olursak,bu âyetlerde zikredilen iki şart yeterli olacak olsaydı,o zaman şunu hesap etmemiz gerekirdi ki bu iki şartın içerisinde Rasûlüllâh (sav)e inanma şartı zikredilmediği gibi,burada peygamberlere ve kitaplara iman şartları da konu edilmemiştir.

O zaman adama : ” Yahudiler Mûsâ (aleyhisselam) a ve Tevrat’a inanmasalar da sadece Allâh’a ve âhirete inanmakla cennete girebilecekler mi,Hristiyanlar da İsâ (aleyhisselam)a ve İncil’e inanmadan cennete girebilirler mi ?” diye sormazlar mı ! Buna cevaben : ” Evet girebilirler “ denilirse,bizde : ” Peki,Mûsâ ( aleyhisselam ) sız ve Tevrat’sız Allâh’ı ve âhireti nereden duyacaklar “ diye sorarız.

” Açıkça zikredilmemiş olan bu şartları dahil ediyorsunuz da,diğer ayetlerde cennete girmeleri için Rasûlüllah (sav)e inanmaları gerektiği açıkça zikredilmişken,bunu şartlara dahil etmiyorsunuz,siz bu tercihi nere göre yapıyorsunuz ? ” diye sorarız.

Ayrıca Ehl-i Kitab sadece Allâh’a ve âhirete inanmakla cennete gidecek olsa,peki bizim ” Cennete gidecek bu adamlarla,onları cizyeye bağlayıncaya kadar savaşmakla niye emrolunduk?” diye düşünmemiz gerekmez mi ? “



Cübbeli Ahmet Hoca – Süleyman Ateş ve Hayrettin Karaman'a Reddiye

Yorum bırakın

Allah’u te”âlâ ;

” ( İslam’ın hak olduğuna dâir şüphelerinden kurtulmak için ) hâlâ mı Kur’ân’ı iyice düşünmeyecekler ? Eğer ( kâfirlerin iddia ettiği gibi ) o ( Kur’an-ı Kerim ), Allah’tan başkası tarafından ( yazılmış ) olsaydı, elbette içerisinde ( nazım bozukluğu ve mânâ çelişkisi gibi ) birçok ihtilaf bulurlardı ” ( Nisâ Sûresi : 82 ) buyurarak,Kur’ân-ı Kerîm’de çelişki bulunmamasını,onun Kendisi tarafından indirilmiş olduğunu en bâriz bir delili olarak öne sürmüştür.

Dalâletten kurtulmanın şartlarından biri de peygamberlere imân etmek iken,Rasûlüllâh (sav)e imanı olmayan kimselerin sadece Allâh‘a ve âhirete inanmakla kurtulabileceklerini söylemek,Kur’ân-ı Kerim’inbirçok ayetinin açık beyanlarını reddetmekten başka mânâ taşımaz.

İşte bu âyet-i kerimeyi on üç asırdan beri bu görüşe tefsir eden tüm müfessirler,burada zikredilen iki şartın hasr olmadığını,yani kurtuluş için bu iki şartın yeterli olmadığını,zîrâ diğer âyet-i kerimelerde başka şartların da zikredildiğini,Kur’an-ı Kerim ayetleri arasnda bir çelişki olmayacağına göre,burada da bu şartların geçerli olduğunu söylemişlerdir.

Ama son devirde Ezher’in başına belâ olan ve masonluğa istisabı belgelerle tescilli olan Abduh,onun bu batıl görüşünün izleyicisi olan Süleyman Ateş ve onların bu yanlış görüşünü naklederek tanbura bir nağme daha ilave eden Hayrettin Karaman ve Bekir Karlığa gibiler,Rasûlüllâh (sav)in sahabenin ve on üç asır ulemâsının cumhurunun görüşüne zıt bir beyanda bulunmuş ve ” İman şartları Yahudi ve Hristiyanlar için ikidir,onlar sadece Allâh’a ve âhirete inanmakla cennete girebilirler” diyerek büyük bir iftira ortaya çıkarmışlardır.

Şimdi insafla düşünecek olursak,bu âyetlerde zikredilen iki şart yeterli olacak olsaydı,o zaman şunu hesap etmemiz gerekirdi ki bu iki şartın içerisinde Rasûlüllâh (sav)e inanma şartı zikredilmediği gibi,burada peygamberlere ve kitaplara iman şartları da konu edilmemiştir.

O zaman adama : ” Yahudiler Mûsâ (aleyhisselam) a ve Tevrat’a inanmasalar da sadece Allâh’a ve âhirete inanmakla cennete girebilecekler mi,Hristiyanlar da İsâ (aleyhisselam)a ve İncil’e inanmadan cennete girebilirler mi ?” diye sormazlar mı ! Buna cevaben : ” Evet girebilirler “ denilirse,bizde : ” Peki,Mûsâ ( aleyhisselam ) sız ve Tevrat’sız Allâh’ı ve âhireti nereden duyacaklar “ diye sorarız.

” Açıkça zikredilmemiş olan bu şartları dahil ediyorsunuz da,diğer ayetlerde cennete girmeleri için Rasûlüllah (sav)e inanmaları gerektiği açıkça zikredilmişken,bunu şartlara dahil etmiyorsunuz,siz bu tercihi nere göre yapıyorsunuz ? ” diye sorarız.

Ayrıca Ehl-i Kitab sadece Allâh’a ve âhirete inanmakla cennete gidecek olsa,peki bizim ” Cennete gidecek bu adamlarla,onları cizyeye bağlayıncaya kadar savaşmakla niye emrolunduk?” diye düşünmemiz gerekmez mi ? “



Cübbeli Ahmet Hoca’dan Reddiye ( ler ) – Birçok Kişiye

Yorum bırakın

İmanın şartları kaçtır ? imanın şartları altıdır.Hayrettin Karaman‘a dediler ki : ” Sen nasıl ikiye indiriyorsun. ” Dedi ki : ” Ben müslümanlar hakkında ikiye indirmiyorum,Ehl-i Kitap hakkında ikiye indiriyorum.Müslümanlar altıya inanmak zorunda,Yahudi iki ile kurtarır.”

Başlık attım ” imanın şartları Ehl-i Kitap hakkında da altıdır ” hiç kimseye özel bir itikad veya iman şartı getirilemez,ikitakatta müsamaha yoktur,bu da 80.sayfada,bunları anlatıyoruz.Çok ayetler var.Râsullüllah (Sav)e inanmak cennete girmek için yeterli midir ? Değildir,niye?

O’na uymak ve Kur’ân’a uymak da şarttır,şimdi buraya dikkat,burada size büyük bir oyun parçası sergiliyorum,sizi kandırırlar,size derler ki : ” Cübbeli yalan söylüyor,biz ‘ İnanmak şart değil ‘ demedik, ‘ İnanmak şarttır,uymak şart değildir ‘ dedik.” ( Buna dikkat etmek gerekiyor.kelime oyunu yapabilirler )

Süleyman Ateş ilk meali yazdı : ” Peygambere inanmak şart değil ” dedi,herkesten de tepki aldı,ikinci baskısında işi çevirdi,ikinci baskıda da dedi ki : ” İnanmak şart,uymak şart değil.”

Şimdi buradaki fark ne ? Fark şu,adam diyor ki,şimdi orada yazıyor Hayrettin Karaman mesela : ” Mıstır bilmem ne ” diyor,bu gavurların adı pek aklımda kalmıyor,bu adam yatağının üstüne besmele asarmış ( Yani Hayrettin Karaman ” Gavur bir adam,müslüman olmayan bir adam,besmele asarmış yatağının üstüne ) Ali Bulaç‘ta onu söylüyor.Diyor ki Ali Bulaç ve Hayrettin Karaman ” Efendim onun yatağının üstünde besmele var “, ” Muhammed‘te de göksel ilham var ” derdi.

Göksel ilham ne demek, Efendimize yalancı dememiş ya,peki yalancı dememek yeterli mi ? yetmez.

” Ben hristiyanlığı bıraktım,Müslüman oldum ” diyecek.” Ben Yahudiliği bıraktım Müslüman oldum ” diyecek.” Kur’ân’a uydum ” diyecek,eski dinindeki büyün âdetleri ne yapacak ? Terkedecek.

Cübbeli Ahmet Hoca – Üç Vasiyetim Kitabı ( Sayfa  50-52 )

Cübbeli Ahmet Hoca'dan Reddiye ( ler ) – Birçok Kişiye

Yorum bırakın

İmanın şartları kaçtır ? imanın şartları altıdır.Hayrettin Karaman‘a dediler ki : ” Sen nasıl ikiye indiriyorsun. ” Dedi ki : ” Ben müslümanlar hakkında ikiye indirmiyorum,Ehl-i Kitap hakkında ikiye indiriyorum.Müslümanlar altıya inanmak zorunda,Yahudi iki ile kurtarır.”

Başlık attım ” imanın şartları Ehl-i Kitap hakkında da altıdır ” hiç kimseye özel bir itikad veya iman şartı getirilemez,ikitakatta müsamaha yoktur,bu da 80.sayfada,bunları anlatıyoruz.Çok ayetler var.Râsullüllah (Sav)e inanmak cennete girmek için yeterli midir ? Değildir,niye?

O’na uymak ve Kur’ân’a uymak da şarttır,şimdi buraya dikkat,burada size büyük bir oyun parçası sergiliyorum,sizi kandırırlar,size derler ki : ” Cübbeli yalan söylüyor,biz ‘ İnanmak şart değil ‘ demedik, ‘ İnanmak şarttır,uymak şart değildir ‘ dedik.” ( Buna dikkat etmek gerekiyor.kelime oyunu yapabilirler )

Süleyman Ateş ilk meali yazdı : ” Peygambere inanmak şart değil ” dedi,herkesten de tepki aldı,ikinci baskısında işi çevirdi,ikinci baskıda da dedi ki : ” İnanmak şart,uymak şart değil.”

Şimdi buradaki fark ne ? Fark şu,adam diyor ki,şimdi orada yazıyor Hayrettin Karaman mesela : ” Mıstır bilmem ne ” diyor,bu gavurların adı pek aklımda kalmıyor,bu adam yatağının üstüne besmele asarmış ( Yani Hayrettin Karaman ” Gavur bir adam,müslüman olmayan bir adam,besmele asarmış yatağının üstüne ) Ali Bulaç‘ta onu söylüyor.Diyor ki Ali Bulaç ve Hayrettin Karaman ” Efendim onun yatağının üstünde besmele var “, ” Muhammed‘te de göksel ilham var ” derdi.

Göksel ilham ne demek, Efendimize yalancı dememiş ya,peki yalancı dememek yeterli mi ? yetmez.

” Ben hristiyanlığı bıraktım,Müslüman oldum ” diyecek.” Ben Yahudiliği bıraktım Müslüman oldum ” diyecek.” Kur’ân’a uydum ” diyecek,eski dinindeki büyün âdetleri ne yapacak ? Terkedecek.

Cübbeli Ahmet Hoca – Üç Vasiyetim Kitabı ( Sayfa  50-52 )