Ali Eren Hocaefendi internette köşesinden kıyısından bilgiler bulunan İslama İhanet toplantısını deşifre etti, okuyanların adeta kanları dondu. İşte Arifan Dergisinde, Ali Eren Hocaefendi’nin toplantıyı deşifre ettiği yazısı:
Değerli okuyucular!
Bu makalede “Bu kadarı da olmaz” dedirten şok edici bilgilerle karşılaşacak ve şoke olacaksınız. Baştan uyaralım, hazırlıklı olunda şokunuz çok şiddetli olmasın. İşte hayretten küçük dilinizi yutacağınız o gerçek:
Sene 1994, Aylardan nisan
Yer: Bursa, Gölüferah Oteli…
“Kur’an Vakfı”nın tertiplediği bir toplantı yapılıyor.
Konu: Dinde ıslahat (düzenleme) yapılması
İslam dini bozuk veya bozulmuş da yahut 1400 senedir hiç düzgün olmamış da bu toplantıdaki zevat düzeltecekmiş.
Toplantıyı yöneten eski Diyanet İşleri Başkanlarından Süleyman Ateş. Toplantıya katılanlar ise aşağıda bazılarının isimlerini vereceğim Türkiye’nin kalburüstü ilahiyatçıları.
ÜÇGEN ÇİZİP ÜÇE BÖLDÜLER
Önce tahtaya, sivri ucu yukarıya bakan bir üçgen çiziyorlar. Sonra üçgenin içinde yatayına aralıklarla iki çizgi çizip üçgeni yatayına üçe bölüyorlar.
En üstteki bölme K yani Kur’an ve Kur’an ilimleri
İkinci bölme S/ sünnet yani Hadis ve Hadis İlimleri
En alt bölme F yani Fıkıh ve usül-ü Fıkıh
Peki, ne yapmak istiyorlar? Yukarıda dediğim gibi (kendilerince) bozuk olan İslam dininde ıslahat (düzeltme) yapmak istiyorlar. İslamı düzeltmeye düzeltecekler de acaba önce bu üçün hangisinden başlasalar?
Esas ıslahatı kendilerinde, kendi kalplerinde olması icap ettiğinin farkında olmayan bu güruh, ellerine almış satırı, İslamın üç ana maddesi olan Kur’an, hadis ve fıkhı parçalamaya başka bir ifadeyle, yok etmeye azmü cezmü kasdetmişler.
Kendilerine sorsanız, İslam bozulmuş da kendileri onu orijinal haline getirecekler. Din esas mecrasından çıkmış da bunlar ameliyat edip düzeltecekler.
Düzeltme kararında hepsi hemfikir de, dedik ya acaba hangisinden başlasalar?
Bir gurup önce fıkıhtan başlayalım diyor. Bir gurup sünnetten/hadisten, diğer bir gurup da Kur’an’dan başlamak fikrinde.
Biliyorum, içinizden “Bunlar delirmiş mi?” diyorsunuz. Hayır delirmemişler. Ama bunlarınki hırs. Bu hırsın ne çeşit bir hırs olduğunun ismini de varın siz verin. Birinci guruptan yani önce fıkhı ele alalım diyenlerden başlayalım.
Bu ilahiyatçıların gayeleri, 1400 senelik usül-i fıkıh/ İslam fıkhının kaidelerini ve bizzat fıkhın kendisini ellerinin arkasıyla itip kendileri yeni bir fıkıh usulü ortaya koymak.
– O toplantıdakiler gibi ilahiyatçı değilse de Mustafa İslamoğlu da aynı şeyleri söylüyor. “yeni bir fıkıh usulü ortaya koymamız lazım” diyor. Bunun manası “İslam fıkhının canına okumamız lazım” demektir. Yine İslamoğlu “başkalarının ürettiği fıkhı tüketmektense kendimiz fıkıh üretmeliyiz” diyor. Başkaları dediği dört mezheb imamları… (Ali Eren Hoca bu kısmın devamında İslamoğlu’nun çorap üzerine mesh verilmesine cevaz vermesini örnek gösteriyor)
HADİSLERİ HALLETMEK
Diğer bir gurup ise önce sünneti halletmek düşüncesinde. Diyorlar ki: “hadislerin sahih/doğru zannedilenleri bile şüpheli. Akla, maslahata hatta (haşa, yüz bin kere haşa) Kur’an’a uymayanı var. Sonra, uyulması gerekn sünnetle, gerekmeyeni de ayırmak lazım.”
Değerli okuyucular! Sünnet Peygamber yolu demek. Sünnet, Peygamberimizin yaşayışının topyeküni smidir. O toplantıdaki pek bilgiç ilahiyatçılar sayesinde, sünnetin yani Peygamberimizin, yaşayışının akla, maslahata ve Kur’ana uymayanı da olmadığını öğreniyoruz.(Haşa)
Siz ne derseniz deyin, onlar karar vermişler bir kere. Kendi sakim düşüncelerine göre akla, maslahata ve Kur’an’a uymadığını zannettikleri hadisleri ayıklayacaklarmış…
DİYANETİN HADİS TOPLANTISI
Enteresandır, o toplantıdan aşağı-yukarı 15 sene sonra piyasaya şöyle bir haber düşüyor:
“Diyanet, kadın haklarına aykırı olan hadisleri diğer hadislerden ayıklayacak. Bunun için 70 kişilik bir ekip kuruldu. Bu ekibin başında da Sayın Mehmet Görmez bulunuyor.”
Mehmet Görmez o zaman Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı…
Hadis ayıklama haberinin Türkiye ayağı böyle. Bunun bir de Hıristiyanlar arasında yansıması var. Hıristiyanlara sevinçten göbek attıran haberin özetini verip arkasından anlatacaklarımı anlatayım.
KURAN-I KERİM’DE HATA VARMIŞ!
Toplantıda Ankara İlahiyat’ın Profesörlerinden Salih Akdemir şöyle diyor:
“Kur’an’da da hatalar ve imla bozukluğu var. Hatta ben kısmen tashihe/düzeltmeye başladım. Çok anlam düzelmeleri oluyor.”
Akdemir, Kur’an’da hatalar olduğunu söyleyecek kadar ileri gidince, Ali Bulaç dayanamıyor ve söz istiyor. Diyor ki:
“Bu kadarına da pes yani! Kur’an tevatüren nakledilmiş Allah kelamıdır. Onda şüphe, kişiyi dinsizliğe götürür.”
Süleyman Ateş Ali Bulaç’a müdahale ediyor:
“Sen sus, senin söz hakkın yok. Ben Kur’an hakkında öyle şeyler biliyorum ki, söylesem yer yerinden oynar.”
TOPLANTIYI ALİ BULAÇ ANLATTI
Hayrettin Karaman’ın da toplantıda olup hiç itiraz etmediğini, Bekir Topaloğlu’nun laz fıkrası anlattığı belirten Ali Eren Hocaefendi, toplantıyı 2004’de Fırat Kültür Merkezinde Ali Bulaç’tan dinlediğini söylüyor.
Topkapı Eresin otel’de Diyanet İşleri Başkanlığı Yüksek Din kurulu Üyesi Halil Altuntaş’ın yanında Bekir Topaloğlu’na toplantıyı teyit ettirip sesini de kayda alan Ali Eren Hocaefendi, Bekir Topaloğlu’nun ilaveten şunu eklediğini anlatıyor:
O toplantıda Salih Akdemir: “Ben de bir Kur’an yazacağım dedi. Ben de yaz bakalım kim okuyacak dedim.”
DEĞERLENDİRME
Şimdi toplantıya şöyle bir göz atalım. Toplantıyı Diyaloğun baş mimarı Mehmet Aydın organize ediyor, diyalogcu (Yahudi hıristiyanlar cennete girerler fetvasını veren) Hayrettin Karaman ve Zaman Gazetesi yazarı Ali Bulaç’da katılıyor. Bu sizce de çok manidar değil mi?
İşin en ilginç tarafı ise toplantıyı anlatan Ali Bulaç dahil hayrettin karaman ve orada bulunan şahısların hiç itiraz etmemiş olmamaları.
Yani kıyamete kadar korunacak Kur’an-ı Kerimi, Yüce peygamberin hadislerini ve Fıkhı değiştirelim, baştan yazalım veya oynayalım diyoralar, birisi de kalkıp “Siz ne diyorsunuz? Bu reformdur, ihanettir, hainliktir, Allah’a – Peygambere ve Müslümanlara karşı gelmektir” diyemiyor.
“Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.” “En fazletli cihad, zâlim sultana karşı hakkı söylemektir.” (Kütüb-i Sitte Terc. ve Şerhi, c. 17, s. 538)
Allah’u Teala buyuruyor ki:
“Allah’ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyip onu az bir paha ile değişenler yok mu, işte onların yiyip de karınlarına doldurdukları, ateşten başka bir şey değildir. Kıyamet günü Allah ne kendileriyle konuşur ve ne de onları temize çıkarır. Orada onlar için can yakıcı bir azap vardır.” (2/Bakara, 174)
“Allah, kendilerine Kitap verilenlerden, ‘Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz’ diyerek söz almıştı. Onlar ise bunu kulak ardı ettiler, onu az bir dünyalığa değiştiler. Yaptıkları alışveriş ne kadar kötü!” (3/Âl-i İmran, 187)
YAZIKLAR OLSUN ALLAH’IN DİNİNİ SATANLARA….
ismailaga.ingo adresinden alıntı yapılmıştır.