Allah’u te”âlâ ;

” ( İslam’ın hak olduğuna dâir şüphelerinden kurtulmak için ) hâlâ mı Kur’ân’ı iyice düşünmeyecekler ? Eğer ( kâfirlerin iddia ettiği gibi ) o ( Kur’an-ı Kerim ), Allah’tan başkası tarafından ( yazılmış ) olsaydı, elbette içerisinde ( nazım bozukluğu ve mânâ çelişkisi gibi ) birçok ihtilaf bulurlardı ” ( Nisâ Sûresi : 82 ) buyurarak,Kur’ân-ı Kerîm’de çelişki bulunmamasını,onun Kendisi tarafından indirilmiş olduğunu en bâriz bir delili olarak öne sürmüştür.

Dalâletten kurtulmanın şartlarından biri de peygamberlere imân etmek iken,Rasûlüllâh (sav)e imanı olmayan kimselerin sadece Allâh‘a ve âhirete inanmakla kurtulabileceklerini söylemek,Kur’ân-ı Kerim’inbirçok ayetinin açık beyanlarını reddetmekten başka mânâ taşımaz.

İşte bu âyet-i kerimeyi on üç asırdan beri bu görüşe tefsir eden tüm müfessirler,burada zikredilen iki şartın hasr olmadığını,yani kurtuluş için bu iki şartın yeterli olmadığını,zîrâ diğer âyet-i kerimelerde başka şartların da zikredildiğini,Kur’an-ı Kerim ayetleri arasnda bir çelişki olmayacağına göre,burada da bu şartların geçerli olduğunu söylemişlerdir.

Ama son devirde Ezher’in başına belâ olan ve masonluğa istisabı belgelerle tescilli olan Abduh,onun bu batıl görüşünün izleyicisi olan Süleyman Ateş ve onların bu yanlış görüşünü naklederek tanbura bir nağme daha ilave eden Hayrettin Karaman ve Bekir Karlığa gibiler,Rasûlüllâh (sav)in sahabenin ve on üç asır ulemâsının cumhurunun görüşüne zıt bir beyanda bulunmuş ve ” İman şartları Yahudi ve Hristiyanlar için ikidir,onlar sadece Allâh’a ve âhirete inanmakla cennete girebilirler” diyerek büyük bir iftira ortaya çıkarmışlardır.

Şimdi insafla düşünecek olursak,bu âyetlerde zikredilen iki şart yeterli olacak olsaydı,o zaman şunu hesap etmemiz gerekirdi ki bu iki şartın içerisinde Rasûlüllâh (sav)e inanma şartı zikredilmediği gibi,burada peygamberlere ve kitaplara iman şartları da konu edilmemiştir.

O zaman adama : ” Yahudiler Mûsâ (aleyhisselam) a ve Tevrat’a inanmasalar da sadece Allâh’a ve âhirete inanmakla cennete girebilecekler mi,Hristiyanlar da İsâ (aleyhisselam)a ve İncil’e inanmadan cennete girebilirler mi ?” diye sormazlar mı ! Buna cevaben : ” Evet girebilirler “ denilirse,bizde : ” Peki,Mûsâ ( aleyhisselam ) sız ve Tevrat’sız Allâh’ı ve âhireti nereden duyacaklar “ diye sorarız.

” Açıkça zikredilmemiş olan bu şartları dahil ediyorsunuz da,diğer ayetlerde cennete girmeleri için Rasûlüllah (sav)e inanmaları gerektiği açıkça zikredilmişken,bunu şartlara dahil etmiyorsunuz,siz bu tercihi nere göre yapıyorsunuz ? ” diye sorarız.

Ayrıca Ehl-i Kitab sadece Allâh’a ve âhirete inanmakla cennete gidecek olsa,peki bizim ” Cennete gidecek bu adamlarla,onları cizyeye bağlayıncaya kadar savaşmakla niye emrolunduk?” diye düşünmemiz gerekmez mi ? “