Köln'de Diyalog Sapıklığı – 'Kültürler Meleği Halkası'

Yorum bırakın

Bir kaç gün önce Almanya’da (Köln’de) ‘Kültürler Meleği Halkası’ adı verilen ve içinde Hristiyanlığı simgeleyen haç,İslam’ı simgeleyen Hilal ile Yahudiliği simgeleyen siyon yıldızı bulunan bir ‘halka’ yapılıp Köln sokaklarında gezdirildi.

İşin garibi ; katılımcılar arasında bir papazın yanı sıra bir ‘imam’ bulunması ve verilen ‘zehir gibi,Kur’an’a ZIT’ mesajlardı.

 Don Bosco Gençlik Merkezinin düzenlediği etkinliğe katılan Ömer-ül Faruk Camisi imamı Zekai Aydın yaptığı konuşmada ‘Dinler arası diyaloglar
ancak böyle buluşmalarla gerçekleşebilir. Bu dünyada ancak karşılıklı hoşgörü ve dayanışma ile bir arada yaşayabiliriz. Birbirimizi karşılıklı olarak daha iyi
tanırsak, ilişkilerimiz de eşit orantıda daha olumlu olacaktır’
dedi.

Neyin Hoşgörüsü ?

Sözde ‘imam’ olan Zekai Aydın’a soruyoruz ; Neyin hoşgörüsü ? Acaba imam Zekai Aydın neyi hoşgörüyor ?
Bir kişiyi hoş görmek ; o kişinin yaptığını hoş görmek demektir.Yahudiler ve Hristiyanlar Allah’ın kitabını tahrif etmiş (yine Allah’ın müsaadesiyle) Allah’a isyan
etmiş,küfür ve sapkınlık içinde olan kişilerdir.Yahudileri ve Hristiyanlar’ı hoş gören ; Allah’a küfretmeyi,O’na isyan etmeyi hoş görür.Ki bu da kafirliğin ta kendisidir.

Eğer İmam Zekai Aydın  ; Ben Yunus Emre gibi ‘yaratılanı severim,yaratandan ötürü’ derse,O’na cevap olarak deriz ki ; ‘O halde onların yaptıklarını değilde,yaratılış cihetinden mükemmel olmalarını sevdiniz.O halde onlara,Allah’ın emir ve yasaklarını tebliğ etmek ve hak olan dine davet etmek yerine barış,hoşgörü,birliktelik pozları vermek ve sevgi nutukları atmak neyin nesi?

Kişi ; dünya da kim ile beraberse ve kimi sevdi ise ahirette de onunla beraber olacaktır.Nitekim Allah Rasulü (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ;Kişi sevdiği kimseyle beraberdir” (Ebû Dâvûd, Edeb: 113; Müslim, Birr: 50)

Allah Yahudi ve Hristiyanlar Hakkında Ne Buyuruyor ?

Allah-u Teala ; Yahudileri ve Hristiyanları ‘zalimler’ olarak niteliyor ve onlar ile dostluğu yasaklıyor.

“Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları dostlar (veliler) edinmeyin; onlar birbirlerinin dostudurlar.Sizden onları kim dost edinirse, kuşkusuz onlardandır.Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez” (Maide Suresi 51)

Allah-u Teala ; Yahudilerin ve Hristiyanlar’ın doğru yolda olmadığını buyuruyor.

“(Yahudiler ve Hristiyanlar) Dediler ki: “Yahudi veya Hıristiyan olun ki hidayete eresiniz ” De ki: “Hayır, (doğru yol) Hanif (muvahhid) olan İbrahim’in dini(dir); O müşriklerden değildi.(Bakara Suresi : 135)

Allah-u Teala ; İman edenlere en şiddetli olan kavmi ‘Yahudiler’ olarak buyurdu

“Andolsun, insanlar içinde, mü’minlere en şiddetli düşman olarak Yahudileri ve müşrikleri bulursun” (Maide Suresi :82)

Allah-u Teala ; Hristiyanların ve Yahudiler’in Sapıttığını Beyan Ediyor ve Onlara ‘Kahrolsun’ buyuruyor

“Yahudiler, “Uzeyir Allah’ın oğlu” dediler, Hıristiyanlar da “Mesih Allah’ın oğlu”, dediler. Bu onların kendi ağızlarıyla uydurdukları sözlerdir. Daha önce inkâra sapmış olanların sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin, nasıl da saptırıyorlar!” (Tevbe Suresi : 30)

Allah-u Teala ; Yahudilerin ve Hristiyanların ‘Cennet Ehl-i Olmadıklarını Belirteren Cehennem Ehl-i Olduklarını Beyan Ediyor’

“Bir de “yahudi ve hıristiyanlardan başkası asla cennete giremeyecek” dediler. Bu onların kendi kuruntularıdır. Sen de onlara de ki; “Eğer doğru iseniz, haydi bakalım getirin delilinizi.” (Bakara suresi : 111)

Daha bir çok ayet-i kerime mevcut.Fakat bu kadarını kafi görüyoruz.

Allah ; Kafir topluluğu ile beraber olmaktan ve onlara uymaktan Ümmet-i Muhammed’i Muhafaza Etsin.

www.islamikoru.com

 

Ali Eren Hoca – Diyanetin 'Kur'an YOLU' İsimli Tefsiri ve Perde Arkası

1 Yorum

 Diyanet İşleri Başkanlığı, 1998 senesinde yani 28 Şubat hadisesinin cereyan ettiği 97’nin akabinde, bir Kur’an meal ve tefsiri hazırlatmaya karar verip bu vazifeyi dört ilahiyatçı profesör olan Hayrettin Karaman, Mustafa Çağrıcı, İbrahim Kafi Dönmez ve Sadrettin Gümüş’e halet etmiş.

Prof. Hayri Kırbaşoğlu’ndan dinlediğime göre ismi tefsir olan bu eser, “hiçbir tefsir profesörü olmayan” bu 4 profesöre“300.000 dolar” ücretle hazırlatılmış.

Eser basılmadan önce Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından tenkit süzgecinden geçirilerek kontrol edilmiş. Nitekim DİB üyesi ve samimi insan Doçent Halil Altınbaş, bu tefsiri basılmadan önce kendilerinin de okuyup kontrol ettiklerini bendenize söylemişti. Kendisine Suriçi’ndeki Otel’de, aşağıda okuyacağınız akıl almaz ve kabul edilemez hataların bir kısmını söylediğimizde, her bir hatayı net hatırlamadıysa da, “biz bu hataları işaretleyip çıkarılmasını söylemiş olmalıyız” dedi.

2003 senesinde, bahse konu eser 5 cilt halinde basılıp satışa sunuldu. Üzerinde DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI ibaresi bulunduğu için itimat edildiğinden kısa zamanda birinci baskısı tükendi.

TAKDİM YAZISI BİLE REDDİYELİK
Sonunda Diyanetin imzası olan takdim yazısının son paragrafı şöyle:

“Elinizdeki tefsir, günümüz Müslümanlarının ihtiyaçları göz önünde bulundurularak ve klasik tefsir birikiminden yararlanılarak hazırlanmış değerli bir çalışma olup, uzmanlık alanlarında yetkin bilim adamlarından oluşan bir heyet tarafından kaleme alınmış olma gibi bir imtiyaz taşımaktadır.”

Bu cümleye maalesef 4 madde ile itiraz emek durumundayız:

MADDE 1: Bu tefsir, söylendiği gibi günümüz Müslümanların ihtiyaçları göz önünde bulundurularak hazırlanmış değildir. Çünkü günümüz Müslümanlarının, bir kadınla şahitsiz (yani nikahsız) olarak cinsi beraberliğin caiz olduğunu söyleyen hocalara ihtiyacı yoktur. Oysa bu tefsir, mut’a nikahına cevaz veriyor.

MADDE 2: Bu tefsir, klasik tefsir birikiminden yararlanılarak hazırlanmış değildir. Eğer öyle olsaydı, klasik tefsirlerin yazdığı gibi bu tefsir de “Müslüman olmayanların zinhar cennete giremeyeceklerini” söylerdi.

MADDE 3: Bu tefsir değerli bir çalışma değildir. Öyle olsaydı, Süleyman Ateş gibi, son peygambere ve son kitaba inanıp inanmamayı solda sıfır sayarcasına: “Peygamberimize ve Kur’ana iman etmeyenlerin de cennete gireceklerini iddia edenleri” ve Mason Abduh ve Cemaleddin Afganilerin hayranı olan M. Reşid Rıza gibi İslam düşmanlarını İslam alimi saymaz ve onların eserlerinden alıntı yapmazdı.

MADDE 4: Bu tefsir uzmanlık alanında yetkin bilim adamlarından oluşan bir heyet tarafından kaleme alınmış da değildir. Öyle olsaydı bu tefsir tefsir alanında uzmanlaşan kimselere yazdırılırdı. Tefsiri bırakın, fıkıhta bile yanlış üstüne yanlış yapan kimseler çağrılıp: “gel bize tefsir hazırla” denilmiştir.

Dünya alem bilsin ki, fıkıhta bile yanlış yapan kimseler dediğim şahıs HAYRETTİN KARAMAN’dır.

Seferilik konusunda bir tv kanalında: “Seferilik üç günlük yoldur. Bugün uçakla dünyanın bir tarafından bir tarafına üç günden önce gidiliyor. Dolayısıyla zamanımızda seferilik olmaz” diyor.

Bilmiyor ki, “seferiliğin illeti zaman değil mesafedir.” Dolayısıyla, ne şekilde ve ne kadar zamanda gidilirse gidilsin, ikamet yerinden en az 90 kilometre olan mesafeye gidilmekle seferi olunur. Kendi branşı olan fıkıhla alakalı böyle basit bir meseleyi bilemeyen yani kendi branşında bile uzmanlaşamamış olan bir kimse nerde kaldı ki tefsir de uzmanlaşmış olsun da tefsir yazabilsin! Zaten yazamamış da…

TEVRATTAN EK BİLGİ! YUH…
Tefsir kitabı alan alan kimse, onu Allah’ın ayetlerinin açıklamasını anlamak için alır. Çünkü Kur’an tefsiri demek “Kur’an ayetlerinin manalarını açıklayan eser” demektir.

Kur’an’ın manasını anlama için; yürürlükten kaldırılmış, üstelik tahrif edilmiş/bozulmuş olan Tevrat, Zebur ve İncil’lerin verdiği bilgiye ihtiyaç var mıdır? Yoktur!…

Ama bakın KUR’AN YOLU isimli eserin giriş yazısında E/10 maddesinde ne deniliyor:
“İslami inançlarla ve ilkelerle çelişmeyen ek bilgiler vermek maksadıyla, Kitab-ı mukaddes’ten bilgiler katardık.”

Niçin aktarıyorsunuz hocalarım?

Şöyle diyorsunuz: “Ek bilgiler vermek maksadıyla”

İnsan eliyle bozulmuş olup sadece görünüşte dini olan kitapların verdiği bilgilere ne derece güvenilir ki onlardaki bilgileri Kur’an tefsiri olarak hazırlanan bir eserin içine alıp “bakın Tevrat, Zebur ve İnciller de şu bilgileri veriyor.” Diyerek bu aslı astarı olmayan bilgileri Müslümanlara sunuyorsunuz? Veya kakalıyorsunuz?

Verdiğiniz bilgiler asla “İslami inançlarla ve ülkelerle çelişmeyen ek bilgiler” değildir. Bal gibi çelişiyor. Bakara Suresi 40. Ayetin tefsirinde verdiğiniz bilgi şu:
“Tevrat’ta, Ya’kub peygamberin Tanrı ile güreşip O’nu yendiği, bu sebeple Tanri’nın ona İsrail adını verdiği bildirilir.(Tekvin, 32/24-28)” (Cild 1 Sahife 50)

Şimdi bu bilgi “İslami inançlarla ve ilkelerle” çelişmiyor mu?

İslami inançlara göre haşa Hazreti Ya’kub Tanrı ile güreşti mi, güreşip onu yendi mi?

Böyle bir inanca sahip olan kimse gömgök GAVUR olmaz mı?

TEHRİFE UĞRAMIŞ DA OLSA KUTSAL KİTAP!
Ya’kub (Aleyhisselam) ile ilgili mahut bilgiyi verdiğiniz sahifede şöyle bir cümleniz yer almış:
“Yahudilik, İslam’dan önceki semavi dinler arasında -tahrife uğramış da olsa- şeriatı ve kitabı halen yaşamakta olan en eski dindir.”

Dikkat! Bu cümle, yahudilerin değil size ait bir cümle. Yani “tahrife uğramış da olsa” sözü de “Kutsal kitap” sözü de sizin.

Soruyorum: “tahrife uğramış da olsa” ne demek? Şu anda elde olan Tevrat’a “kutsal kitap” demek ne demek?

Devamla: “Hıristiyanlıktan farklı olarak bir şeriat dini olması da Kur’an-ı Kerim bakımından bu dini önemini artırmaktadır.”diyorsunuz.

Anlamadım! Yani Kur’an-ı kerim Yahudiliğe önem mi veriyor, ona göre Yahudilin önemi mi var?

HIRİSTİYANLIK VE YAHUDİLİK İÇİN YAZILMIŞ GİBİ!
Ali Eren Hocaefendi uzunca bir çıkışmadan sonra devam ediyor. Bakın daha neler var.

Mesela Bakara suresinin 105. Ayetin tefsirinde de aynı ifadeyi tekrarlıyor ve “Ehli kitap (ehlül Kitab) tamlaması, “ilahi bir kitaba inananlar” anlamına gelmekle birlikte, terim olarak Müslümanlar dışındaki kutsal kitap sahipleri için kullanılır.”Diyorsunuz (Syf. 101)

Yapmayın! Müslümanlara yanlış bilgi vererek vebale hem de çok büyük vebale giriyorsunuz.

Çünkü sizinde gayet iyi bildiğiniz gibi, Ehli kitap tamlaması “ilahi birer kitap olan Tevrat ve İncil’i bozan ve Allah’ın kelamı olmayan o bozuk kitapların peşinden giden, buna mukabil Allah’ın son peygamberine ve son kitabına iman etmeyen kafirler” anlamına geliyor.

Hükümleri ile amel edilmesi gereken!
“Allah katında indirilmiş ve hükümleriyle amel edilmesi gereken Kur’an dışında iki kitap (Tevrat ve İncil) bulunmaktadır.”(Syf 101)

Siz bu 5 ciltlik eseri bu zamanda yazdınız. Onu okuyanlar da tabii ki şu anda yaşayan insanlar. Yoksa hazreti Musa ve Hazreti İsa zamanında yaşayan insanlar değil.
Peki şu anda yahudilerin elinde bulunan Tevrat ve Hıristiyanların elinde bulunan İnciller Allah (Celle Celaluhu) katından indirilmiş kitaplar mıdır ki “Allah katından indirilmiş ve hükümleriyle amel edilmesi gereken Kur’an dışında iki kitap (Tevrat ve İncil) bulunmaktadır.” Diyebiliyorsunuz?

Hem, birbirini tutmayan ve bu İncillerin hangisi Allah (Celle Celaluhu) katından indirilmiştir?

Matta mı? Yuhanna mı? Luka mı? Markos mu?

Ehli kitap için “Müslümanlar dışındaki kutsal kitap sahipleri” ısrarınız da yanlış. İnsanlar tarafından bozulup Allah (Celle Celaluhu) kelamı olmaktan çıkmış bir kitap nasıl kutsal olur? Varsın Hıristiyan ve yahudiler bu muharref kitaplara kutsallık atfetsinler… Bize ne oluyor?

TEVRAT OKUMAYA TEŞVİK EDİYORLAR!
Ayetlerin manalarını verip bazı izahlara geçtikten sonra, ikide bir parantez içinde “Tevrat’ın bilmem kaçıncı sahifesine bakın” diyerek, Tevrat’taki bilgilere güvenilmeyeceğini söylemeksizin, Müslümanları habire Tevrat okumaya yönlendiriyorsunuz. Niçin?

Kur’an ayetlerini tefsir etmek denilen şey bu mudur? Kur’an ayetlerini bozuk Tevrat’ın verdiği bilgilerle mi öğreteceksiniz?

Hazırladığınız KUR’AN YOLU isimli bu kitap, Kur’an tefsiri midir yoksa allem edip kalem edip okuyucuları Tevrat ve İncilleri yönlendirme kitabı mıdır?

MÜŞRİKLERİN AFFEDİLMESİ!
Değerli okuyucular! Bu yazdıklarımız daha ne ki! Ehli Kitap şöyle dursun, sevgili profesörlerimiz, Al-i İmran suresi 128-129 ayetlerinin tefsirinde “Allah müşriklerden de dilediğini affeder” diyerek Allah’a ortak koşanların affedilebileceğini bile söyleyebiliyorlar. Ama Kur’an ne buyuruyor: “Şüphesiz ki Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz.” (Nisa 48)

Ali Eren Hoca’nın Arifan Dergisinde ki yazısından alıntıdır.
http://www.ismailaga.info

Kadir MISIRLIOĞLU – Eski ve Yeni Fethullah GÜLEN

Yorum bırakın

Kadir MISIRLIOĞLU – Eski ve Yeni Fethullah GÜLEN

Fethullah Gülen – Kur'ân Ayetleri Çok Sert !

Yorum bırakın

“DİNLER ARASI DİYALOG” Adı altında “Yahudi ve Hristiyanları” Cennete sokan ve onların İslam’a girmeden kurtuluşa ulaşacağını söyleyenlerden biride  FETHULLAH GÜLEN ..Yayınlayacağımız videoda ; Kur’ân ayetleri’nin çok sert olduğunun söylendiğini (ki bunu bir kardinal söylüyor) halbuki o ayetlerin “ESKİ DÖNEMLERDEKİ YAHUDİ VE HRİSTİYANLAR HAKKINDA” olduğunu söyleyerek “DİNDEN TAVİZ” veren Gülen’i izleyeceksiniz.İşte O Video ;

Cübbeli Ahmet Hoca – Hayrettin KARAMAN'a Reddiye (8 Mayıs Sohbetinden)

Yorum bırakın

Cübbeli Ahmet Hoca – Hayrettin KARAMAN’a Reddiye (8 Mayıs Sohbetinden)

Hayrettin Karaman'a Reddiye -8-

Yorum bırakın

Hayrettin Karaman’a Reddiye -7- Bölümünü Okumak İçin Buraya Tıklayınız

Bütün hamdler ; “Allah ile Peygamberlerinin arasını ayırmak isteyenler ve ‘Kimine inanırız,kimini de inkarederiz’ deyip bu ikisinin arasında orta bir yol edinenler hakîkî mânâda kafirlerdir” (Nisa Suresi : 150 ve 151) buyuran Allah’u Tealâ’ya olsun.

Bu konuda bir reddiye yapmamızın yegâne sebebi Hayrettin Karaman’ın : “Şimdi bir adam Hem Ehl-i Kitap (Yahudi veya Hristiyan) olur hem de kâfir olmayabilir mi ? Evet,bu mümkün.Bunun delili,işte o 62.Ayettir.Bu âyete göre Allah’a şirksiz inanan,ahirete de iman eden kâfir değildir…” (Polemik değil diyalog.sh : 41 ) şeklindeki hezeyanını görmemiz olmuştur. (62.Ayetten kasıt,bakara suresi 62.ayettir.O ayetin açıklaması Reddiye -7- Bölümünde yapılmıştır)

Oysa bir önceki (reddiye -7-) yazımızı okuyanlar Bakara Sûresi’nin 62.Ayet-i Kerîmesinin asla böyle bir mânâ ihtiva etmediğini kesinlikle anlamışlardır.Âyetleri arasında hiçbir çelişki bulunmayan Rabbimiz,ahir zamanda göndereceği Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)2 inanmayan Yahudileri kâfir olarak nitelemiş ve inkârları sebebiyle onların lânetlemişken,Rasûlüllah (Sallalahü Aleyhi ve Sellem)i inkâr ettikleri halde sadece iki şarta inanmakla Yahudiler kâfirlikten nasıl kurtulabilir.Şimdi bu âyet-i kerimeleri birlikte düşünelim : Allâh’u Tealâ :

Daha fazla

Cübbeli Ahmet Hoca – Hayrettin Karaman'a Reddiye (2.Video)

1 Yorum

Cübbeli Ahmet Hoca’mız’dan ; Hayrettin KARAMAN’a Reddiye ( Video 2 )

Cübbeli Ahmet Hoca – Hayrettin KARAMAN'ın Sapık Fetvalarına REDDİYE

Yorum bırakın

Cübbeli Ahmet Hoca – Hayrettin KARAMAN’ın Sapık Fetvalarına REDDİYE

Cübbeli Ahmet Hoca – Hayrettin Karaman'a Reddiye ( Video )

Yorum bırakın

Cübbeli Ahmet Hoca – Hayrettin Karaman’a Reddiye ( Video )

Hayrettin Karaman Bey Ne Demek İstiyor ?

Yorum bırakın

( NOT : Cübbeli Ahmet Hoca’nın Hayrettin Karaman’a Reddiyelerini okumayanlar için,bu yazı anlaşılmayabilir.Sitemizde o reddiyeleri bulabilirsiniz.Özetleyecek olursak Hayrettin Karaman,İslam dininde batıl grüşleri savunuyor.Savunduğu görüş “Yahudi ve Hristiyanlar,eğer Hz.Muhammed’i (sav) sahtekarlıkla ve yalancılıkla suçlamazlarsa,ona inanmasalar (tabi olmasalar) bile cennete girecekler.” diye saçma bir görüşü savunmaktadır.İşte,bu yazımızda da yine Hayrettin Karaman’a değineceğiz.Bu yazıyı daha iyi anlamak için.sitemizde ki “Reddiyeler” kısmından,Hayrettin Karaman’a reddiyeleri okuyunuz)

Hayrettin Karman Bey,Yeni Şafak’ta Ahmed Ali Aksoy Bey’in diyalog ile alâkalı makâlesine karşı kaleme aldığı üç cevabı yazısında debelendikçe daha da batıyor.Şu yazılarda,önceki,sahîh îmânı yok edecek olan bâtıl iddâlarını te’yid edebilecek hiçbir yeni Şer’i delil getiremediği gibi,tatmin edici aklî bir îzâh da ortaya koyamamıştır.O,yazılarında açık yalan ve iftirâlarıyla gûya sözüm ona zevâhiri kurtarma yolunu seçmiş,değil bir ilim adamı sıradan bir vatandaşın bile anlayış ve idrâk seviyesini yakalayamamıştır.Sözün kısası,yapılan başarısız ve kalitesiz bir muğâlata/demagoji.Sözü uzatmadan ve dediklerinden hiçbir şey kırpmadan onunla diyaloğa başlamak istiyoruz.Bakalım,Allâh’a çocuk sahibi ve yedi mağlûl olmak/cimri olmak sıfatlarını revâ gören,İsâ aleyhisselam ve Resulüllah sallallahü aleyhi ve sellem’e sahtekâr,İncil ve Kur’ân’a da hurâfe diyen Yahudilere gösterdiği hoşgörüyü bize gösterecek mi?

—>> Karaman Ne demiş,Ona Ne Denilmiş,Şimdi Ne Diyor ? <<—

Karaman Diyor ki

Sayın Ahmed Ali Aksoy internette “Bu nasıl bir diyalog,bu gidiş nereye?” başlıklı bir yazı yayınlamış,bana da geldi.Bu yazıda “Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Kültürlerarası Diyalog Platformu” tarafından periyodik olarak tertib edilen “DİYALOG” toplantılarından birini tenkit ediyor.Bu toplantıda Ali Bulaç,Ali Erbaş,Arif Gökçe,Cemal Uşak,Faruk Tuncer,İlyas Üzüm ve Niyazi Öktem ile beraber,Vatikan temsilcisi George Marovitch,Dozideos Anagnasdopavios ve Yusuf Altıntaş gibi Kilise ve Havra mensubları bulunmuştu.Ben huzurlarında “DİYALOG” mevzuûnda bir konuşma (sunum) yaptım,toplantıya katılanlar sorular sorarak ve görüşlerini açıklayarak katkıda bulundular.Daha sonra bu konuşma “Polemik Değil Diyalog” isimli bir kitapta neşredildi.

Sayın Aksoy yanlış bulduğu ifadelerimi – bazılarına cevap da vererek – nakletmiş.Birkaç örnek vereyim : “Bütün insanların Müslüman olmaları,dinin Kur’ân’ın hedefi değildir” (Polemik değil diyalog s.41 )

“Müslümanların çoğu ‘Peygamberin,bütün din sâliklerini İslâm’a çağırdığına’ inanırlar.”(Polemik Değil Diyalog,s.35)

“Peygamberimiz ‘Yahudiler mutlaka Müslüman olsun!’ demiyor,’Hristiyanlar mutlaka Müslüman olsun!’ demiyor.” (Polemik Değil Diyalog s.36)

“Diyaloğun hedefi,tek bir dine varmak,dinleri teke indirgemek olmamalı.” (Polemik Değil Diyalog,s.36)

( Kırmızı ile yazılmış yerler,Hayrettin Karaman’ın Polemik Değil Diyalog adlı kitabından alıntıdır.Görüldüğü gibi,Diyalog adı altında,Müslümanlığı hafife alıyor,sapıtıyor,kanmayalım,aldanmayalım! )

Older Entries